26 Haziran 2013 Çarşamba

Kanije Müdaafası


Büyük Türkiye-Almanya savaşı, 1593’ten beri devam ediyordu. Müstakbel imparator Arşidük Ferdinand, bir kış sürpriz taarruzuyla Kanije Kalesini almak üzere 100.000 asker ve 47 ağır topla harekete geçti. Ordusunda Almanlardan başka, İtalyan, Papalık, İspanyol, Maltız, Fransız Birlikleri da vardı. Bu kuvvetlere karşı Kanije beylerbeyi yetmişlik Tiryaki Hasan Paşa, 9.000 asker ve 100 küçük kale topuyla karşı koyacaktı. Almanlar 9 Eylül’de Kanije önlerine geldiler ve günde 1.000 ila 2.000 gülle atarak Türk kalesini döğmeye başladılar.


 Devamlı atışlar sonunda Türklerin barutu tükendi. Kanije’de Uzun Ahmet adında barut yapmasını bilen bir yeniçeri vardı. Tiryaki Hasan Paşa, hemen bir barut imalathanesi kurdurdu ve bol miktarda barut yapımına başlandı. Bu işler olurken Türk ordusu, Kanije’ye 256 kilometre uzakta, Belgrad yakınlarındaydı. Sadrazam Damat Yemişçi Hasan Paşa, eylül içinde Kanije’nin imdadına koşabilirdi. Ancak çabuk harekete geçmedi ve harekâtın çok zor olduğu bol yağışlı aylar gelip çattı. Sadrazam, imdada gelemeyeceğini Tiryaki Hasan Paşa’ya resmen bildirdi.
Tiryaki Hasan Paşa, Sadrazam’ın mektubunu gizli tuttu. Sahte bir mektup yazarak bizzat askerlere okudu. Bu mektupta Sadrazam gûvâ, Kanije’ye gelmek üzere yola çıktığını bildiriyordu. Almanlar, bir Türk beylerbeyini şehit etmiş, başını mızrağın ucuna dikip Kanije surları üzerindeki Türklere Gösteriyorlardı. Hasan Paşa, başı kesildiği iddia edilen beylerbeyinin 40 yıllık dostu olduğunu, düşmanın herhangi bir kelleyi beylerbeyi kellesi olarak teşhis ettiğini askerlere bildirdi. Ancak bir Türk kurşunuyla ölen Alman ordusundaki Papa’nın Yeğeninin ölümünü Arşidük Ferdinand, aynı Başarıyla Gizleyemedi.
Tiryaki Hasan Paşa, maddî gücünün düşmana nazaran çok zayıf olduğunu biliyor, daha çok psikolojik savaş yapıyordu. Bazı yanlış bilgiler edinmelerine müsaade ettikten sonra, birkaç düşman esirinin öğrendiklerini Almanlara bildirmesini sağladı. Türk şehitlerinin koynuna, kalede, durumunun pek mükemmel olduğu bildiren güya sadrazama hitaben yazılmış sahte mektuplar koydurdu. Muhasaranın, Peygamber’in doğduğu 12 rebiülevvel gününe isabet ettiği ve akıbetin Hıristiyanlar için çok karanlık olacağını söyledi. Arşidük Ferdinand ise, Hasan Paşa’nın başını kesecek askere 40 köy ihsan edeceğini ilan ediyordu. Günde 2.000 gülle yiyen Kanije kalesinin durumu kötüydü. Surlar delik deşik olmuştu. Kaledeki birkaç yüz sivil Türk, geceleri askerler dinlenirken çalışıp surların en tehlikeli gediklerini kapatmaya çalışıyorlardı. Ham madde tükendiği için barut imalatı gittikçe problem oluyordu. Kış iyice yaklaşmıştı. Düşmanın eline geçmesini temin ettiği sahte mektuplarla Hasan Paşa, Almanların zaten soğultan kırılacaklarını, boşuna zahmet edip Kanije’ye gelmemesini sadrazama bildiriyordu. Her gün yetişeceği iddia edilen sadrazamın bir türlü görünememesinden dolayı sevinen düşmanın neş’esi, bu mektuptan sonra kırıldı.

 Almanlar, Sadrazam’ın Kanije yakınlarına kadar geldiğini sanıyorlardı. Halbuki Yemişçi Hasan Paşa, Belgrad’a dönüp kışlamaya ve “Kanije’yi Cenab-ı Bari’ye ısmarlamaya” karar vermişti. Sadrazamın kışlaya çekilmesinin düşman tarafından duyulmasında ki tehlikeyi anlayan, esasen cephane ve yiyeceği tükenen Tiryaki Hasan Paşa, düşmanı huruç hareketiyle dağıtmazsa kalenin düşeceğini kavradı.
Muhasara 2 ay 8 günden beri devam ediyordu. 17 kasım günü Kanije Ovası, göz alabildiğine bembeyaz bir kar tabakasıyla örtülmüştü. Almanlar soğuktan çadırlarına ve tahta barakalarına sığınmışlardı. Gece olunca Tiryaki Hasan Paşa, Akıncı Subaylarından Gazi Kara Ömer Ağa’yı, 800 askerle kaleden çıkarttı. Bu huruç hareketiyle düşman ordugahı karıştı. Hasan Paşa, Kanije’deki bütün topları ateşleyerek son barutunu harcadı ve gûyâ kaleye varan Sadrazam’ın ordusunu selamladı. Bir yandan mehter takımı yeri göğü inleten havalar çalıyor, Türkler: “Serdar Hazretleri yetmiştir!” diye bağırarak gece karanlığında düşmanın maneviyatını altüst ediyorlardı.
Daha ilk hamlede Türkler, düşmanın bütün ağırlıklarını, yiyeceklerini, cephane ve barutunu ele geçirdiler. Kanije topçu kumandanı İnce Kara, düşmanın bütün toplarını zapt etti. Düşman ordugahı, Türklerin eline geçti. Sadrazamın muhayyel ordusunun baskınına uğradığından zerre kadar şüphe etmeyen düşman, 18.000 ölü bırakarak darmadağınık halde kaçmaya başladı. 18 kasım günü düşman siperleri tamamen işgal edilmişti. O gün öğlene kadar daha 30.000 Alman, takibe çıkan Türk birlikleri tarafından imha edildi. Alman İmparatorluk ordusunun küçük bir kısmı, Kanije’nin 50 kilometre ötesinde olan Avusturya’ya yani Almanya topraklarına can atabildi. 80.000 zayiat veren Almanlar, tek top tek tüfek ***üremediler. Üzerlerinde İmparator'un arması bulunan korkunç büyüklükte 47 muhasara topu, 14.000 tüfek, 60.000 çadır, 14.000 kazma ve kürek, binlerce araba dolusu yiyecek, ilaç, barut ve silah Türklerin eline geçti. Ancak en büyük ganimet, müstakbel imparator Arşidük Ferdinand’ın otağındaydı. Bir altın ve bir gümüş taht, 12 kürsü, mücevherler, altınlar ve ordu hazinesi, olduğu gibi Hasan Paşa’ya teslim edildi. Alman başkumandanı, gecelik kıyafetiyle atına atlayıp canını zor kurtarmıştı. Öğle’ye doğru Arşidük’ün otağına giren Tiryaki Hasan Paşa, kısa bir hitabede bulundu ve Allah’a şükür makamında hemen oracıkta maiyetle beraber namaz kıldı. Kara Ömer Ağa ise 3.000 Askerle Avusturya’ya dalmıştı. 3.000 kadar Alman köyü, Türk toprakları içine aldı.
Kara Ömer Ağa’ya Peç Sancak Beyliği yani tümgenerallik verildi. Tiryaki Hasan Paşa ise o yaşına kadar erişemediği vezirlik (mareşallik) payesiyle mükafatlandırıldı. III.Sultan Mehmet, ayrıca mücevherli bir kılıç ve hediyelerle ihtiyar vezirin gönlünü aldı. Tiryaki Hasan Paşa’ya bir hatt-ı hümayun göndererek dualar etti. Hasan Paşa “ bu kadarcık bir hizmet için padişah bize vezirlik vermiş!” diyerek III.Mehmet’in hatt-ı hümayununu sevinç gözyaşları içinde askerlerine okudu…
                           
                                Yılmaz Öztuna, “Türk Tarihinden Yapraklar” adlı eserinden alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder